![]() |
Girişimci nedir? |
Girişimcilik, kökleri hayallere dayanan ve değerlerle
sonuçlanan bir süreçtir. Diğer bir deyişle hayalleri gerçeğe dönüştürmektir.
Girişimcilikte hem soyutluk hem somutluk vardır. Hem düşünsellik hem de
eylemsellik vardır. Süreçlerdeki süreklilik girişimciliğin başarıya ulaşmasını
sağlar. İnsanoğlu var oluşundan bu yana şu ya da bu şekilde belirtilen
süreçleri kullanarak girişimcilik yapmıştır. İnsan hayatını kolaylaştıran her
eylem, içinde girişimciliği barındırır. Bu bakımdan girişimciliğin pek çok
disiplin tarafından benzer ve birbirinden farklı şekillerde tanımlandığı
görülmektedir. İnsanların sorunlarını çözen, ihtiyaçlarını ve isteklerini
gidermek için ürün/ hizmet üreten işletmeler ve toplumsal fayda üreten işletme
dışındaki kuruluşlar bu üretimleri yapabilmek için vazgeçilmez bir şekilde girişimcilik
süreçlerini kullanmak zorundadır. Özellikle son dönemlerde toplumsal alanlarda
ortaya çıkan hızlı değişim, girişimciliğin daha fazla kullanılması sonucunu doğurmuştur.
Toplumlar daha önceki dönemlere göre günümüzde daha girişimcidirler. İşletmelerin
etkilendikleri ama etkileyemedikleri, ekonomik, toplumsal, yasal ve siyasal,
teknolojik alandaki hızlı değişim, çeşitli tehdit ve fırsatlar yaratmaktadır. İşletmeler,
bunları önceden algılayarak yani öngörerek tehditler için tedbir oluşturmakta,
fırsatlardan da yeni iş fikirleri çıkarmaktadır. Bu şekilde hareket eden işletmeler
yaşamlarını rahat sürdürmektedirler. Yapamayanların hayatları bitmekte ya da
zorlaşmaktadır. Girişimcilik, hayata yeni başlayan işletmeler için de
gereklidir. Bir işletmenin ömrü ne kadar girişimci olduğuna bağlıdır. Girişimcilik,
işletmeler için bir defa ya da kesik kesik değil sürekli sürdürebilir olmalıdır.
İçinde bir eylem barındıran girişimcilik terimi ilk defa teoride Fransız
Richard Cantillon tarafından 1730’larda kullanılmıştır. Fransızca
“entreprendre” fiili girişimcilik yapmak anlamında kullanılmaktadır. Bundan da
“entrepreneur” Türkçeye girişimci diye çevirebilecek bir kelime türemiştir. Pek
çok şeyde olduğu gibi girişimciliğin kavramlaştırılmasının temeli Endüstri
Devrimine dayanmaktadır. Aynı zamanda girişimcilik kavramı çeşitli teori ve çalışmalara
da konu olmuştur. Günümüze kadar bu kavram
değişik açılardan ele alınmış, bu durum tanımlara da yansımıştır. Literatürde
farklı girişimcilik tanımları var gibi görünse de esasen yapılan her tanımda
girişimciliğin bir yönü ele alınmıştır. Yani her dönemde girişimcilik tanımına
yeni bir unsur eklenmiştir.
Girişimcilik Kavramı, Çeşitleri ve Girişimcilikte Etik
Girişimcilik: Bir malın veya hizmetin üretim girdilerinin
satış amaçlı olarak henüz belirlenmemiş bir bedelle satın alınması ve
üretilmesidir. Girişimciliği, henüz belirginleşmemiş bir bedelle satmak
üzere üretimin girdilerinin ve hizmetlerinin satın alınması ve üretilmesi
(Tosunoğlu, 2003,s.4) olarak 18. yüzyılda ilk kez tanımlayan Richard Cantillon,
girişimciliğin risk alma unsurunu öne çıkarmıştır. O dönemin koşullarına bakıldığında
girişimciliğin ilk kez tanımlanması ve kavram haline getirilmesinin yanı sıra
girişimciliğin risk barından bir unsur olduğunun ortaya konulması, bunun
günümüzde de hâla artarak geçerliliğini sürdürmesi girişimcilik kültürü bakımından
önemli görülmektedir.
Geleceğin tamamen öngörülmediği ortamlarda girişimcilik
yapmak, yüksek beklentiler içinde olmak, genellikle ölçülemeyen, kontrol
edilemeyen risklerin önemini daha da arttırmaktadır. Bu durumlarda girişimcinin
önsezilerinin de kullanıldığı çokça görülmektedir. Zaten girişimcinin en büyük
özelliklerinden birisi de sezgileridir. Diğer yandan Jean Baptise Say’da girişimcilikte
üretim girdilerinin örgütlenmesi ve yönetilmesi üzerinde durmuş, tanıma bunu
eklemiştir. Girişimcilik, bu tanım ve dönemle birlikte dördüncü üretim faktörü
olarak görülmüştür. İktisat biliminin ekolleri, özellikle iktisat teorisi tarafından,
bundan sonraki tüm dönemlerde kapitalist ekonominin gelişmesinde girişimciliğin
önemli olduğunu vurgulamıştır. Hatta Liberalizm ve
ekonomik sistem olarak Kapitalizmde girişimcilik üç özgürlükten biri olarak
görülmüştür. Düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve girişimcilik özgürlüğü
Günümüzde kapitalizmin tek sistem olarak
liderliğini ilan etmesi girişimciliği daha da önemli hale getirmiştir. Doğa,
emek ve kapital üretim faktörlerini bir araya getiren ve üretime yönlendirilen,
kendisi de bir üretim faktörü olan girişimcilik diğer üretim faktörlerine göre
bir eylem gerektirmektedir. Girişimciliğin bir üretim faktörü olarak
görülmemesi, üretim eyleminin olmaması anlamına gelecektir ki bu da tüketicinin/
müşterinin ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin yokluğunu ya da eksikliğini
gösterecektir? Örneğin, un, şeker, yağvar ancak bunlardan helva yapacak kimse
olmaması sorununu doğuracaktır.
Girişimcilik, Joseph A. Schumpeter tarafından daha farklı şekilde
ele alınmış ve yenilikçilik özelliği katılarak dinamizm kazandırılmıştır. Yıkıcı
yaratıcılık olarak adlandırılan, eski yerine yeniyi koyma eyleminin girişimcilik
olduğunu vurgulayarak bu kavrama yeni bir boyut kazandırmıştır. Girişimciliğin
yenilik içerdiği, inovasyon olarak dillendirilen bu eylemin günümüzde
eskisinden daha çok öne çıktığı söylenebilir.
Girişimcilikteki yenilikçiliğin,
sadece ürün ve hizmetlerde değil tedarikten pazarlamaya, üretimden örgütlenmeye
kadar işletmenin tüm fonksiyonlarını içerecek şekilde kapsayıcı olduğu görülmüştür.
İşletmenin tüm alanlarındaki yenilikler eskiyi yok edeceği için yıkıcı yaratıcılık
olarak görülmüştür. Türkçede girişimciliğin sözlük anlamı (TDK İktisat Terimler
Sözlüğü, 2004) “girişimci olma durumu, emek sermaye ve doğayı bir araya
getirerek üretim sürecinin bir üretim faktörü olarak tasarlanması, örgütlenmesi
ve onun tüm risklerinin üstlenilmesi” şeklindedir. Sözcük olarak girişimcilik Türkçede “müteşebbislik”
olarak da kullanılır. Ancak günümüzde girişimcilik kavramı, daha yaygın olarak
kullanılmaktadır. Girişimciliğin dar anlamda yorumlandığı ve kullanıldığı da
görülmektedir. Buna göre girişimci sadece iş kurarken var, sonrasında yoktur.
Oysa girişimci, girişimcilikteki eylemle hem yeni işletme kurulurken hem de
hayatını sürdürürken vardır. Yani girişimci işletmeyi kursun, yöneticiye versin
ve işletmenin hayatı sürsün, girişimci de bir daha rol üstlenmesin şeklindeki
bir durum yanlıştır. Girişimcilik işletmenin kuruluşundan başlar, yaşamıyla
devam eder ve hiç eksilmez hatta artar. Girişimcilik işletmeler için
sürdürülebilir olmalıdır. Girişimciliğin eksik olduğu bir yönetim şeklinde işletme
hayatını sürdüremez. Bu da ömrü kısa olan işletmelerin girişimciliği eksiktir,
anlamına gelmektedir. Girişimcilik bir kültürdür ve işletmenin tüm fikir ve
eylemleri içinde yer alan bir süreçler dizisidir. Süreçlerin bazılarını yapıp
bazılarını yapmamak yine eksik girişimcilik olur. Bu da başarıya engeldir.
Üstelik başka girişimcilik hareketlerine de olumsuz yansıması olur.
Girişimci aynı zamanda inovasyon lideridir. Girişimci yola çıktığında
başarısızlıkla karşılaştığında yeni yol bulandır. “Ben başarısız oldum, yapamıyorum.”
demez, mutlaka çıkış yolu bulur. Belirli bir mesafe koşan atlet gibidir. Düştüğünde,
yenildiğinde koşudan vazgeçmez, kalkar üstünü silkeler, kendisine gelir kaldığı
yerden devam eder. Ancak bazıları koşudan vazgeçerler ve bırakırlar. İşte
bunların girişimciliği tartışılır. Girişimciler için girişimcilik gelip geçen
bir şey değil, bir yaşam ve düşünce biçimi, dünyayı ve çevreyi algılama ve
yorumlamadır. Görülmeyeni görme, geçmişi bilme, bugünü anlama geleceği
kestirmedir. Girişimciliğin gücü özgürlükten gelir. Girişimcinin bir özelliği
de özgür olmasıdır. Gerçi özgürlük, yenilikçilik özelliğindendir, ama yine öne
çıkarmakta fayda vardır. Kontrol edilmek, otoritenin altında olmak, hiyerarşi
ve bürokrasinin arasında kalmak, girişimcinin hoşlanmadığı şeylerdir. Çünkü
emir almayan, özgür insan daha yaratıcıdır. Yaratıcı insan girişimcidir. Bu
nedenle günümüzde işletmeler ve diğer kurumlar hatta liderler otoriteyi azaltma
ya da bırakma eğilimi göstermektedirler. Özellikle kriz döneminde her şeyi
kontrol etmenin çalışanların yaratıcılığını öldürdüğü dolayısıyla krizden çıkışı
zorlaştırdığı için tersi politikaların uygulamasının doğru olacağı daha çok
tartışılmaya başlanmıştır (İnovasyon renkleri, Mart 2010,s.6-7 ) Girişimcinin
ilişkileri ve iletişimi güçlüdür. Bu alanda, içinde bulunduğu ilişki ve iletişim
ağları ona güç verir. Çünkü bu tür ortamlar paylaşım, işbirliği ve dayanışma
imkânları sunar. Bu da çözülemeyen sorunlar ve aşılamayan engeller için destek
sağlar. Zaten bu tür ortamlarda bulunmak ve görünür olmak girişimcinin de
psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesi ve motivasyonunun artması için
olumlu katkı sağlar. Girişimcinin iş fikrini bulmasında ve pazarla olan bağlantısında
kurduğu kişisel ilişki (sosyal ilişki) çok önemlidir. Fırsatları bulmak,
yakalamak konusunda girişimci daima dikkatlidir. Radarlarını açmış, tarama
yapar gibi çalışmaktadır. Burada ilişkilerden geniş ölçüde yaralanır. Hatta
girişimci olmayanların iş fikirlerinden de yaralanır, sosyal ağın içinde çok
hareketlidir. Hem piyasa ile olan bu ilişkilerinde hem de bürokrasiyle olan ilişkilerinde
güçlü olması ona çok büyük avantaj sağlar. Piyasada müşterilerle olan, çalışanlarla
olan ilişkiler müşteri ve çalışan bağlılığını artırır. Bu durum girişimcinin işletmedeki
konumunu ortaya koyar. Girişimci, işletmenin ne önünde ne arkasındadır. O, işletmenin
her yerindedir.
Girişimci bilgili ve becerikli olmalıdır. Yetenek de zaten
bu ikisinin birleşmesiyle ortaya çıkmaktadır. O halde girişimcilik yeteneği
geliştirilebilir mi yoksa doğuştan mıdır? Sorusu sürekli sorulur (Müftüoğlu,2009,s.v).
Eğer yetenek, bilgi ve beceriden oluşuyorsa eğitim ve öğretimle bu yetenek geliştirilebilir.
Pek tabi doğuştan da girişimci olunur, fikri kabul edilse bile eğitimle geliştirilebilir.
Doğuştan girişimci olan pek çok kimsenin bu özelliği ortaya (açığa) çıkmamış
olabilir. İşte çeşitli seviyelerdeki girişimcilik eğitimi hem girişimci yeteneğini
geliştirir, hem de doğuştan var olsa bile bu yeteneğin açığa çıkması ve daha da
güçlenmesi sağlanmış olur.
Girişimcilerle ilgili çok konuşulan MİT’ler vardır. Bunlar
doğru gibi kabul edilir. Ancak doğru değildirler (Tusino, 2002, s.38.39).
Bunlardan bazıları şunlardır; • Sermayesi olan herkes iş kurabilir başarılı
olabilir : Her kapital sahibi iş kurabilir ancak her kurulan iş başarılı
olamaz. İş kurmak için sermaye gerekli ama sadece onun olması yeterli değildir.
Helva yapmak için sadece un yeterli değildir unun yanında şeker, yağve helvayı
yapacak bir ustanın (girişimci) olması gerekir. Bu MİT’e benzer “Akıl verme para
ver” deyişi de çok kullanılır. Bu da pek doğru değildir. Çünkü sermaye sahibi
olmak girişimciyi başarıya götürmez. Zaten akıllı girişimciler ihtiyaç
duydukları parayı rahatlıkla bulabilirler.
• X girişimci şunu üretiyor, satıyor,
kazanıyor ben de bunu yaparsam kazanırım : Bu düşünce tamamen taklitçiliktir.
Girişimci taklit yapmaz, farklı olanı yapar. Girişimci inovasyon yapar. O bunu
yapmışsa ben farklı bir şey yapmalıyım, der. Hiç kimsenin yapmadığını ilk kez o
yapmak ister. Gerçek girişimci taklit eden değil taklit edilendir. Pazarda ilk
olmanın üstünlüğünü yaşar. • Eğitim dönemlerinde pek başarılı olamayanlar girişimcilikte
de başarılı olamaz : Pek tabi girişimcilik eğitimini ayrı tutarsak, genel ve
uzmanlık eğitiminde başarılı olanlar girişimcilikte de başarılı olurlar, şeklinde
doğrusal ilişki kurulamaz. Çünkü girişimci, yaratıcı, motivasyonu yüksek başarabileceğine
inancı ve risk yelpazesi güçlü öngörüleri, sezgileri ve analitik yetenekleri
gelişmiş kişilerdir
• İş fikri yaratabilen herkes girişimci olabilir : Girişimcilik
için iş fikri üretmek tek başına yeterli değildir. Bu fikri ticari ürün ve
hizmete ya da toplumsal faydaya dönüştürebilmek gereklidir. Yani fikri gerçeğe
dönüştürmekde fikir kadar önemlidir. Bazı kimseler fikir üretirler ya da bulurlar
ve ondan sonra hiçbir şey yapmazlar ama fikir bulma konusunda iyidirler. Yine
bazıları iş fikrini ürüne hizmete çevirir, ancak ticari hale getiremez, bu
özellikte olanların sayısı az değildir. Ancak hem iş fikrini bulan, bunu ürüne
hizmete ve toplumsal faydaya çeviren hem de ticari hale getirebilen gerçek girişimcilerdir.
Hatta başkasının bulmuş olduğu ürünü (izinle) ticari hale getiren de girişimcidir.
Pek tabi ki bu süreçlerde her girişimci başarılı değildir. Aksi takdirde başarılı
olan herkes girişimcidir, başarısız olan girişimci değildir gibi bir sonuç çıkar
ki bu da doğru değildir.
• Girişimciler devletten ihale alan, vergi kaçıran, çalışanın
ücretini ödemeyen, meşru gören kimselerdir : Bu algı doğru değildir. Gerçek
girişimci etik ilkelere uyar. Onun için itibar sahibidir. Girişimciliğin geliştiği
toplumlarda girişimcinin imajı yüksektir. Çünkü devlete vergi, insanlara iş
verir. Toplumsal refahın artmasını sağlar. Ürettikleri ürünlerle ve hizmetlerle
tüketicilerin sorunlarını çözer, ihtiyaçlarını gidererek onlara kaliteli yaşam
sunar. Özellikle kriz dönemlerinde işsizliğin artması, vergilerin düşmesi
sorunlarının çözümü için girişimciliğin ve girişimcilerin sayısının artması
istenmekte, girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması desteklenmektedir.
• İflas eden girişimci yüz kızartıcı suç işlemiştir : Girişimcinin
iflas etmesi başarısız olması demektir. Girişimcilikte başarılı olmak yanında
başarısız olmak da vardır. Her girişimcinin her denemesi başarılı olacaktır
diye bir şey söz konusu olamaz. Girişimcilikte başarısızlık olmaz, demek çok
yanlıştır. Başarısızlık da başarı kadar önemlidir. Değerlendirildiği takdirde,
“Ama ya başarılı olamazsam itibarım her şeyim biter” deyip girişimci
olamayanlar bu kadar büyük riski alamazlar. Oysa iflas da girişimci için normal
bir şeymiş gibi görülmeli ve iflas edenin tekrar denemesi desteklenmelidir.
• Girişimciler kumarbazdır : Girişimciler risk alır, ancak
aldıkları risk hesap edilebilir kontrollü risktir.
• Girişimcinin gecesi
gündüzü yoktur : Tümü için geçerli değildir, ama zaten girişimciler işlerini
sevdikleri için düzensiz bir yaşamdan şikâyetçi değildirler. Hatta belirli bir
stres onların istediği bir şeydir. Düzgün, tek düze bir hayat yerine sürprizli,
heyecanlı, biraz stresli özgür hayat onlar için önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz bizim için çok değerli! İlgin için teşekkür ederiz :)