![]() |
Girişimciliğin Çeşitleri |
DIŞ (GENEL) GİRİŞİMCİLİK
Yeni bir işletmenin ya da toplumsal
fayda üreten yeni bir organizasyonun kurulması başlı başına girişimcilik olarak
görülmektedir. Bu girişimciliğe dış girişimcilik, genel girişimcilik, başlangıç
girişimciliği denebilir. Bu girişimcilikte ilk hareketin yapılması, ilk adımın
atılması, girişimin doğuşu vardır. Hatta bu girişimcilikte işletmenin ve
organizasyonun doğuştan önceki dönemi iyi geçerse doğuştan sonraki dönemi de başarılı
geçer. Organizasyonların doğumu insanların doğumuna benzer. Hamile kalan anne
adayı çocuğunun sağlıklı doğması, gelişimi ve yaşamının iyi olması, kendisinin
de sağlıklı doğum yapabilmesi için doğum öncesi dönemde kendine dikkat eder,
anne ve çocuk sağlığı merkezlerinde ya da çeşitli kişi ve kurumlarca çocuğun
gelişimini ve kendi sağlığını izler. Eğer çocuğun gelişiminde bir problem varsa
tedbirini alır. Amaç sağlıklı ve gelişimini tamamlamış çocuk dünyaya
getirmektir. İşletmeler de böyledir, sağlıklı doğan işletmelerin (girişimciliğin
en önemli süreci burasıdır) yaşamı sorunsuz, ömrü uzun olur. Ama sağlıksız doğan
işletmenin yaşamı sorunlu olur ve ömrü kısadır. Ne olursa olsun bir iş kuralım,
işletmemiz olsun, diye kuruluş öncesi dönemi önemsemeyenlerin kurduğu işletmeler
kurulur kurulmaz kapanmaktadır. Bu durum, gelişmemiş ya da az gelişmiş
ülkelerdeki gebelikte, doğumda hatta doğumdan hemen sonra ortaya çıkan bebek
ölümlerine benzemektedir. O halde şöyle bir ilişki kurmak yanlış olmayacaktır.
Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerdeki bebek ölüm oranlarıyla girişimciliğin
gelişmediği ülkelerdeki işletme kapanma oranları birbirine benzemektedir. Girişimciliğin
bu çeşidi çok önemlidir. Bundan sonraki iç girişimciliğin başarısı da geniş
ölçüde kuruluş ya da doğuş girişimciliğine bağlıdır. Sakat kurulan (doğan) bir
işletmeyi başarıya götürmek pek mümkün değildir. Üstelik kaynakların boşa
harcanması ve sonraki girişimcilerin cesaretini kırmaktadır. Ülke işletme
mezarlığına dönüşmektedir. Yenilik yaparak ve girişimcilik süreçlerini
uygulayarak işletme ve örgüt kuran kişiler ya da profesyonel yöneticilerin yaptığı
iş iç girişimcilik dışındaki girişimciliktir. Bunlara da girişimci denir.
İÇ GİRİŞİMCİLİK
Kapsam açısından ikinci girişimcilik, dış
girişimciliğin tersi olan iç girişimciliktir. Günümüzde bu girişimcilik türü
artmaya başlamıştır. Çünkü iç girişimcilik, işletme ve diğer örgütlerin yaşamını
sürdüren itici güçtür. İç girişimciliğin zayıf olduğu işletmeler yaşam, direnç
ve gelişme güçlerini yitirdikleri için yaşamını zor sürdürürler, zaten bir süre
sonra da yok olurlar. İç girişimcilik, kurulmuş işletme ve örgütlere enerji
üreten santral gibidir. Peki, iç girişimcilik nedir? Bu konuda da pek çok tanım
yapılmıştır. Bu tanımlardan hareketle şöyle tanım yapılabilir. İç girişimcilik
(intrapreneurship), kurulmuş ve yaşayan bir işletmenin sınırları içindeki tüm
alanlarda yeni üründe/hizmette, yönetimde, pazarlamada, satın almada, üretimde,
satışta ve bunların fonksiyonlarında yapılan yeniliklerin ticari hale gelme
çaba ve sonuçlarıdır. Bu sürece katkıda bulunan, işletmede her pozisyonda çalışana
da iç girişimci (intrapreneur) denir.
Aynı zamanda bu girişimciliğe kurum içi
girişimcilik de denir. İç girişimcilik işletmelerle birlikte devlet dâhil tüm
kurumları ilgilenmektedir. Yenilik ortamları yaratan yenilik sistemleri kuran
ve sürdürülebilirliği sağlayan çalışanlara yaratıcı ve yenilikçi fırsatlar tanıyan
kurum kültürlerine yenilikçiliği ve girişimciliği yerleştiren yenilikçi
stratejiler izleyen her kurumda iç girişimcilik güçlü olacaktır. İç girişimciliği,
güçlü işletmelerde çalışanlar girişimcilik kültürü kazandıkları için bazıları ayrılarak kendi işletmesini kurmak
istemektedirler. Bu da gösteriyor ki iç girişimcilik aynı zamanda toplumdaki
girişimci ve girişimcililik kültürünü artırmaktadır. Yenilik ortamları yaratan,
yenilik sistemleri kuran ve sürdürülebilirliği sağlayan çalışanlara yaratıcı ve
yenilikçi fırsatlar tanıyan, kurum kültürlerine yenilikçiliği ve girişimciliği
yerleştiren, yenilikçi stratejiler izleyen her kurumda iç girişimcilik güçlü
olacaktır. İç girişimciliği güçlü olan kurumlar da güçlü olacaktır. Bu durum
tüm topluma kaliteli hayat ve refah olarak yansıyacaktır. Girişimciliğe tüm
toplumlarda aynı ölçüde önem verilmemektedir. Bu da toplumlardaki girişimcilik
farkını daha da artırmaktadır. Küresel ve bölgesel sorunlarla ilgilenen kuruluşlar
stratejilerine girişimciliği koymuşlardır. Kendi
işletmesini kuran girişimci ile bir işletmede çalışan iç girişimci arasında
benzerlik ve farklılık vardır. Her ikisinin de
yenilikçi, fırsatları kovalayıcı, risk almaları, kaynakları etkin ve verimli
kullanmaları, aile geçmişleri, girişimcilik özellikleri, temsilcilik aracılığı
ile katılım yerine direkt katılımları, temel güdüleri, ilişkileri ve iletişimleri
benzer yönleridir. Farklı yönleri ise şu şekilde sıralanabilir:
• İç girişimci
fon sağlamak konusunda diğer girişimciye göre daha rahattır.
• İkisi de risk alır
ancak iç girişimcinin riski kariyeri ve istihdam ile ilgilidir.
• İç girişimci şirketteki
engellerle karşılaşır ve üstesinden gelmeye çalışır.
• Diğer girişimci ise
pazarda karşılaştığı engellerle uğraşır.
• İç girişimci güçlendirmek diğer girişimci geliştirmek için çalışır.
Değişen dünyaya yeni gözlerle bakarak kendimizi
(ürünlerimizi, hizmetlerimizi, süreçlerimizi, örgütümüzü, fonksiyonlarımızı)
yeniden tanımlamamız gerekir. Bu bakımdan iç girişimcilik sürdürülebilir olmalı,
ya da sürekli açık olmalıdır. Will Rogers’in “Doğru yoldaysanız bile eğer
oturursanız ezilirsiniz.” sözü iç girişimciliğin ne kadar önemli olduğunu
desteklemektedir. İç girişimciliği geliştirmenin yollarından birisi girişimci
insanları işe almak ve sahip olduğu girişimci çalışanı tutmaktır. Özellikle
durgunluk ve kriz dönemlerinde yükselen girişimci ruhları değerlendirmek
gerekmektedir.
EKONOMİK GİRİŞİMCİLİK
Bu girişimcilik, sahibine
kâr, müşterisine katma değer sağlayan bunu da ürettiği ürün ve hizmetle yapan
girişimciliktir. Kâr, girişimcinin ana amacı olarak ve en büyük getirisi olarak
görülür. Yine başarı ölçüsü de kârdır. Bu nedenle tüketicinin/müşterinin
çözülmemiş sorunlarını çözen, ihtiyaç ve beklentilerini gideren ürün ve
hizmetlerin üretilmesi düşünülür. Bu düşüncelerden iş fikri bulunur. Sonra da
girişimciliğin diğer süreçleri işletilir. Esasında süreçler bakımından bütün
girişimcilik türlerinin birbirleri arasında farklılıkları pek yoktur. Bütün
dünyada yaygın olan girişimcilik türü ekonomik (ticari) olanıdır. Diğer yönden
ürün ve hizmet dışında işletmenin çeşitli işlevlerinde ve süreçlerinde yapılan
yeniliklerle ortaya çıkan kâr artırıcı faaliyetleri de bu tür girişimcilik
içeriğinde anlamak gerekir. Zaten uzun süre kâr edemeyen girişimcinin
sürdürülebilir girişimciliği de mümkün değildir. Ekonomik teoride dört üretim
faktöründen birisi olarak girişimciliğin faktör getirisi kâr olarak belirtilmiştir.
SOSYAL GİRİŞİMCİLİK
Girişimcilik sadece ekonomik (ticari)
alanda değil sosyal alanda da uygulama ve kavram olarak varlığını kabul ettirmiştir.
Sosyal girişimcilik diğerine göre daha yenidir. Esasında ekonomik girişimciliği
tamamlar. Fakat kurumsal sosyal sorumluluk ve hayırseverlik gibi kavramlarla
karşılaştırılmamalıdır. Kurumsal sosyal sorumluluk da ticari girişimci ve işletmesi,
itibar kazanmayı, bunu da markasına yansıtmayı açık açık belirtmese de hedeflemektedir.
Bu alandaki yatırımın bir şekilde geri döneceğini umar. Ancak sosyal girişimcikte,
sosyal girişimci, bunu itibar kazanmak için değil toplumun devlet, işletmeler
ve diğer sivil toplum tarafından çözülemeyen sorunlarını çözmek ve tamamen
ortadan kaldırmak için uygular. Sosyal girişimciliğin temelinde “aldığından
fazlasını vermek” vardır. Bu durumu iş dünyasına
uyarladığımızda ekonomik girişimcinin, verdiğinden fazlasını almak isteyeceğini
düşündüğü söylenebilir. Bu nedenle iki girişimcilik birbirini tamamlar. Serbest
piyasa düzeni içinde birisinin boşluğunu ve açığını diğeri kapatır. Böylece
serbest piyasanın işlerliğinin sürdürülebilirliğini sağlamış olur.
Sosyal girişimciler,
insanlık ile beraber hep var olmuşlardır. Ancak kavram olarak sosyal girişimcilik
1990’ lardan sonra ortaya çıkmıştır. Ekonomik teoride bir üretim faktörü olarak
görülen ve getirisinin kâr olduğu kabul edilen ekonomik ve ticari girişimciliğin
de mutlaka kârdan başka sosyal fayda üretmek gibi amaçları da vardır. Ancak
öncelik sıralamasında kâr birinci sırada, sosyal fayda ikinci sıradadır. Sosyal
girişimcilikte ise sosyal fayda ilk sırada kâr ikinci sırada bulunur, hatta
buna kâr bile denmez ekonomik getiri denir. Ekonomik girişimciler toplumdaki
ekonomik dönüşümü sosyal girişimciler de sosyal dönüşümü sağlarlar. Tekrar
belirtmek gerekirse; sosyal girişimcilerin çabaları, devlet, sivil toplum
kuruluşları ve girişimcilerin çözemediği toplumsal sorunları çözmek, toplumsal
ihtiyaçları gidermek içindir. Sosyal girişimcilerin yaptıkları daha insani ve
ahlakidir. Ekonomik girişimci diğerine göre daha çok kendine çalışır. Sosyal
girişimci ise kendinden çok topluma çalışır. Ekonomik girişimci için kârın
sürdürülebilirliği, sosyal girişimci için ise sosyal dönüşümün sürdürülebilirliği
önemlidir. Yine ekonomik girişimcilikte olduğu gibi sosyal girişimcilikte de
inovasyon ön plandadır. Ancak sosyal dönüşümü sağlayan bu inovasyonun patenti
yoktur. Hatta taklidin yaygınlaşması istenmektedir. Ne kadar çok taklit
edilirse, başka yerde uygulanmasını sağlanırsa bu toplumsal sorunun her yerde
aynı şekilde çözülmesini sağlamış olur.
Ekonomik girişimcilikte ise potansiyel
olarak gelir ve kâr getiren, hisse değerini yükselten her yeniliğin, patent
veya tescil ile yasal olarak taklit edilmesi istenmez. Bu girişimcilikte
örgütler, yaygın olarak açık ve kapalı yenilik yaratan sistemler kurarak
inovasyonda öncü olmayı yeğlerler, pazarda tek olmayı isterler. Sosyal girişimcilikte
kavram olarak yeni olduğu için henüz yenilik sistemleri kurulamamıştır. Bu
nedenle bütün dünyaya ürün ve hizmet satan küresel markalara sahip firmalar
gibi dünya ölçeğindeki sosyal bir sorunu çözen küresel sosyal girişimcilik
çabalarıda çok değildir. Bunun nedenlerinden biri, hayalleri ve düşünceleri
toplumsal sorunları çözen sosyal faydaya dönüştüren sosyal inovasyonun, kavram
olarak ekonomik inovasyondan çok sonra gündeme gelmesidir. Önümüzdeki
dönemlerde bu inovasyonun da daha çok yaygınlaşacağı söylenebilir. O zaman
sosyal girişimcilik de eskisine göre yeni bir boyut kazanacaktır.
KADIN GİRİŞİMCİLİK
Kadınların ekonomik ve sosyal hayatta
güçlenmesini sağlamak amacıyla hareket eden, kadınların da girişimcilik
yapabileceği onların da bu rolü üstlenebileceği ile ilgili görüşü kapsayan girişimcilik
çeşididir. Çalışan kadınların oranı eskiye göre daha da artmış aynı şeyleri girişimcilik için söylemek
mümkün değildir. Ancak bu konudaki destek ve bilincin artması bundan sonra daha
çok kadın girişimci görmeyi mümkün kılacaktır. Yapılan araştırmalarda, ekonomik
büyümede en büyük gücün kadınlar olduğu tespit edilmiştir. Türkiye de yaklaşık
1,3 milyon erkek girişimci 80 bin kadın girişimci vardır. Erkek girişimcilerin
yüzde 80’i kadın girişimci lerin yüzde 60’ı zorunlu olarak girişimci olmaktadır.
Ülkemizde kadınların çalışma hayatına katılma oranı yüzde 26, AB ortalaması
yüzde 55, dünya ortalaması yüzde 46’dır; yine ülkemizde kadın girişimci oranı
toplam erkek girişimcilerin yüzde 15’i dir; yani kadın, çalışma hayatında daha
çok olmasına rağmen girişim rolde çok az görülmektedir. Bu sonuç da girişimci
sayısını artırmak için bu alanın önemli olduğunu göstermektir. Bilindiği gibi
ülkeler girişimcilikleriyle kalkınıyor. Girişimcilik ne kadar artarsa kişi başına
gelir o kadar artıyor. Ülke olarak gücünüz işletmelerinizin gücüyle belli
oluyor. Bunu artırmanın yollarından en önemlisi girişimci sayısını artırmaktır.
Bunun için de kadın girişimci rolünün çoğalması önemli hale gelmektedir. Bu
nedenle kadın girişimci kavramının, kendine özgü özellikleriyle ayrıca ele alınması
gereği ortaya çıkmıştır. Konuyla ilgili TOBB bünyesinde “kadın girişimciler
kurulu” oluşturulmuştur. Ayrıca misyonlarının kadın girişimciliği geliştirmek
olan Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) 2002 yılında kurulmuştur.
Bunun yanında bu hareketi destekleyen, bankalar, eğitim ve çeşitli sivil toplum
kuruluşları bulunmaktadır.
GENÇ GİRİŞİMCİLİK
Girişimci gençler yetiştirmek ülkemizde
hep gündeme gelmiş olsa da biraz kamucu
toplum olma özelliğimizden dolayı devlete ve ailesine yaslanan gençler yetiştirmekten
kurtulamamaktayız. Çocuklara büyüyünce ne olacaksın dendiğinde genellikle
doktor, öğretmen, polis, memur, cevaplarını çok alırız. Bu mesleklerin çoğu
kamu ile ilgilidir. Oysa girişimciliğin gelişmiş olduğu toplumlara baktığımızda
kamuda ya da özel sektörde iş bulmanın yanında iş kurmanın da kariyer seçeneği
olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bilindiği üzere girişimcilikte yaratıcılık
yenilik önemlidir. Yaratıcılık ve yenilik bir yetenek, aynı zamanda geliştirilebilir
bir özelliktir. Küçük yaştan itibaren kalıba sokulmadan, ona uygun koşullar sağlanarak
ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi gerekir. Diğer yandan olaya risk açısından
bakıldığında kalıba giren insanların risk alması düşüyor. O zaman hem yaratıcılık
hem de risk alma özellikler bakımından gençler, girişimcilik açısından daha
uygundurlar. O zaman genç girişimci kavramı gündeme gelmektedir. Türkiye’ de
girişimcilerin eğitim durumlarına bakıldığında yaklaşık yüzde 80’ininin
üniversite mezunu olmadıkları görülmektedir. Üniversite eğitimi görmeyenlerin
kurdukları işletmelerde çoğunlukla üniversite mezunu gençler çalışmaktadır. O
halde bu durum da gençlerin eğitimiyle ilgili başta üniversiteler olmak üzere
diğer eğitim kurumları sadece iş bulmak için eğitim programlarını tasarlamış
oldukları sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Girişimciliğin de bir kariyer seçeneği
olacağı daha yeni yeni dillendirilmeye başlanmıştır. Bu da ancak ilköğretimden
başlayarak doğrudan girişimcilik eğitimi yanında yaratıcılığı açığa çıkarıcı
bunu geliştirici, risk alma yelpazesini genişletici programlarla mümkün olacaktır.
Bunu, hayalleri gerçeğe dönüştürmek konusunda isteklendirici, hayata karşı
toleranslı ve cesaretlendirici uygulamalarla desteklemek gerekmektedir. Sonuçta
her üniversite, kendi mezunun iş bulacağı sayıda iş kuracak girişimciler yetiştirirse
üniversite mezunları işsiz kalmamış olacaktır. Çünkü ülkemizde şu anda her dört
gençten biri işsizdir. Genç girişimcilik bu açıdan önemlidir.
Son yıllarda gençlerin, girişimci yeteneklerini geliştirerek
yenilikçi fikirler üretmeleri ve kendi işlerini kurabilmeleri için ülkemizde çeşitli
kuruluşlara bağlı ve bağımsız genç girişimci birimleri ve programları oluşmaya
başlamıştır. Bunlar dernekler, kulüpler, kurullar, eğitim ve araştırma
birimleri, enstitüler ve merkezler şeklindedir. Örneğin, TOBB Genç Girişimciler
Kurulu 2009’da faaliyete geçti. KOSGEB Girişimcilik Enstitüsünce yürütülen
“Genç Girişimci Geliştirme Programı” çeşitli adlardaki genç girişimciler
dernekleri hemen hemen her üniversitede kurulan girişimcilik ya da genç girişimciler
kulüpleri, Anadolu Üniversitesi Girişimcilik ve Araştırma Birimi(GEAB),
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma
Merkezi, TÜSİADSabancı Üniversitesi Rekabet Formu, TÜSİAD Girişimcilik ve
Yenilikçilik Çalışma Grubu vb.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz bizim için çok değerli! İlgin için teşekkür ederiz :)